29 Mart 2016 Salı

29 Mart 2016; Salı

Güzel oğlum, tatlı bebeğim...

Aylardır süren araştırmalar sona erdi ve nihai olay gerçekleşti; bugün itibariyle kreşe başladın. Exelde listeler, Alev Doktor'dan öneriler derken bu sürece geldik.

Bugün sabah 10.00 gibi gittik kreşe; kapıdan girer girmez öğretmenin karşıladı seni. Sevda öğretmenin kucağında yeni arkadaşlarınla tanışmaya gittin, biz de müdürün odasındaki kameradan seni izlemeye geçtik. Gayet keyifli bir şekilde sandalyelere oturdun, boyama yaptın vs. Yaklaşık 1,5 saate yakın tek başına oynadın. Senden 1 hafta önce başlayan Selin sınıfa ağlayarak girince sen de ağlamaya başlamışsın ve seni hemen bizim yanımıza getirdiler. Gaye Hanım buradan böyle ayrılmasın, yarın için iyi bir başlangıç olmaz dedi. Başka bir sınıfta hayvanlarla oynadık, sınıftaki çocuklar yanına gelip sana şarkılar söyledi. Sakinleştin, sonra eve gidip seni babaannenle bırakıp baban ve ben işlerimize gittik ama ayrılık süreci sabah ayrılıklarımız gibi değildi daha sancılıydı. :(

Yarın baban götürecek seni kreşe, Perşembe ben. Bakalım önümüzdeki günlerde neler olacak...

Umarım her şey iyi olur.. Senin için, bizim için...

16 Mart 2016 Çarşamba

KREŞ!!!

Geçen seneden beri kreş bakıyorum, bakıyorum, sonra yeniden bakıyorum... Kısır döngü hiç bitmiyor...

Deniz doğduğundan beri annem bakıyordu Deniz'e... Yaklaşık 1,5 sene o baktı; İzmir'den Ankara'ya mekik dokudu... Süt izinleri birleşti, yıllık izinler birleşti, öyle böyle derken annem geldi gitti... Ta ki babam Ağustos ayında bypass olana kadar.. Sonra Deniz'in babaannesi geldi, o annesini kaybetti, alelacele teyzemler geldi, sonra gene babaanne derken bu günleri gördük... Ailemden uzakta olunca anladım ki gurbet feci bir şeymiş... (Bu mevzu çok derin burada bitirelim :))

Bu böyle olmaz herkesin kendi hayatı var, biz ne zamana kadar başkalarına bağımlı yaşayacağız diyerek kreş olayını hızlandırdık. Ama o da ayrı bir süreç!!!

Kış bitimi kreşe başlatmaya karar verdik Deniz'i... İlk etapta yarım gün sonrası meçhul...

İlk alternatifimiz TAI'nin kreşiydi ama dolu olduğu için o şansımız kalmadı.

Küçük olduğu için 2 yaştan önce alan kreşleri araştırdık, erken yaşta kabul edenleri bulmak ayrı bir olay! Sonradan da öğrendik ki biz özel sektörde çalışan ebeveynlerin hiç şansı yok! Aradığım tüm kreşler 08.00 de başlıyor!!! Ee benim mesaim de 08.00 da başlıyor nasıl olacak bu iş??? Eve en yakın 2 kreşle telefonda görüştüm, internetten araştırdım, yorumları okudum, belirli kriterler belirledim (montessori vs :) ) Ama hepsi boşmuş :) En önemli kriter uygun yaş ve açılış saatiymiş :(

Neyse...

Kafamızda 2 kreş belirlemiştik; İlki AKD KIDS BAHÇELİEVLER, diğerini yazmayayım.

Kışın Deniz'i 18 aylık aşılarını yaptırdıktan sonra hazır izinliyken kreşi görmeye gittim; müdür ve müdür yardımcısıyla konuştum. Kreş 2 katlı müstakil bir ev, bahçesi var, parkı var. Fiziki koşulları gayet iyi bence. Merdivenlerde koruma yok ama küçükleri yalnız bırakmadıklarını biliyorum. Zaten her sınıfta 2 öğretmen var, biri sadece İngilizce konuşuyor. Sınıfları gezdim, yemek yedikleri odayı gezdim, lavaboları gördüm, hoşuma gitti. 

Dün de Deniz'i Alev Doktora götüreceğimiz için erken çıktık işten ve kreşe de uğradık Sami'yle. Gaye Hanım her şeyi anlattı; süreci, nasıl çalıştıklarını vs. Alev Doktora da randevuda sordum, kreş süreci nasıl olur, ne kadar zamanda alışır, biz ne yapalım gibi. 6-8 haftada alışır, ilk günler isteyerek gider ama ara sıra tepki gösterir gitmek istemeyebilir ve kabusları artabilir demişti. Ama Deniz için gayet olumlu bir süreç olacak merak etme de demişti. Ben de uzun zamandır "Deniz kreşe gidecek, orada oyun oynayacak, şarkı öğrenecek, oyunları bitince eve gelecek." diye anlatıp alıştırmaya başlamıştım. 

Sonuç; Mart sonu Deniz kreşe başlayacak! Heyecan dorukta... Bizi izlemeye devam edin :)



Güncelleme; bir çok blogda kreş tavsiyesi, kreşe sorulacaklar listesi, kreş kreş kreş le ilgili bir sürü yazı okudum. Kafamda bir sürü kriter vardı. Ama en önemli şeyi unuttum; ÖĞRETMENİ! 
Her şeyden (cinsel istismar, güvenlik, taciz, şiddet gibi durumların olduğu bir ülkede! ne kadar önemliyse gerçi :( ) önemli olan neredeyse tek bir şey var; öğretmen ve çocuğun iletişimi! Deniz ilk günden, hatta ilk dakikadan öğretmenini sevdi! Umarım hep böyle gider. Hayatındaki ilk öğretmenini, ve okulunu sevgiyle hatırlar!

14 Mart 2016 Pazartesi

KREŞ SEÇERKEN...

- Öğretmen kadrosu nasıl? Bir sınıfta kaç öğretmen var?

- Öğretmen/müdür vs çocuklarla ilişkisi/iletişimi nasıl?

- Sınıftaki öğretmen – çocuk sayısı nasıl? 

- Okulun açılış ve kapanış saatleri? Geç kalma durumunda nöbetçi öğretmen vs.

- Fiziksel yapı uygun mu? Merdiven, sınıf, yemekhane, uyuduğu oda, park, bahçe vs.

- Hangi eğitim programı uygulanıyor? Montessori, Waldorf, Yabancı Dil vs.

- Beslenme nasıl? Şeker, çikolata, kola vs veriliyor mu?

- Tuvalet temizliği, kişisel temizlik anlayışı nasıl? Diş fırçalatıyorlar mı?

- Aile ile iletişim nasıl kurulmaktadır?

- Çocuğunuzun gün içindeki yaşamından haberdar olabiliyor musunuz?

- Eve/işe yakın mı?

- Ücret? Bütçenize uygun mu?

12 Mart 2016 Cumartesi

Oyun Grubu

Nisan başı kreşe başlatmayı düşündüğümüz için seni kreşe ön hazırlık olsun diye oyun grubuna yazdırdık bebeğim seni. Gerçi biraz geç oldu, oyun grubunun ilk haftası başladıktan sonra haberim oldu ve 2. haftasında sen de gittin. Ne yazık ki o hafta sonu ben çalışacağım için baban götürdü seni. Oyun grubundaki tek erkek olarak baban tarihe geçti :) Diğer hafta da iş yerinden bir arkadaşı da kendi kızını getirdi, böylece oyun grubunda baban ve sen ayrılmaz bir ikiliydiniz :) 
Babandan aldığım bilgiler doğrultusunda yazıyorum; oyun grubunu çok sevdiğini, verilen komutları uyguladığını söyledi. Müzik dersini daha çok sevmişsin, resimle pek ilgilenmemişsin ama bu fotoğraf hiç de öyle söylemiyor :)
Biz ancak 3 hafta (27 Şubat - 05 Mart - 12 Mart) katılabildik bu oyun grubuna, 1 haftamız daha vardı ama hastaydın sen katılamadın. :( Az katıldığın için gelişimine ekstra bir fayda sağladığını düşünmüyorum, ama sana kreşi anlatırken işimizi kolaylaştırdı. Ve tabi ki sosyalleştin :) 
Bakalım kreş maceramız nasıl olacak...

Program Akışı
10:00 – 10:30Mine’nin Ritim Treni
10:30 – 10:45Beraber Atıştıralım
10:45 – 11:15Ayşegül ile Sanata İlk Adımlar

bilgi için; Binbir Çiçek Çocuklar Evi Oyun Grubu



11 Mart 2016 Cuma

11 Mart 2016, Cuma

Deniz doğmadan önce belli bir ev düzenim vardı. Hatta fazlasıyla! Evim her zaman temiz, her zaman düzenli olmalıydı benim. Bu doğrultuda da olsam çalıştığım için ancak haftada bir kere temizlik yapabiliyordum. Zaten tüm gün işte olduğumuz için ev de dağılmıyordu, çok fazla kirlenmiyordu. Sami’nin hafta sonu mesaisi olduğu zamanlar, ayda bir, 2 ayda bir dip temel temizlik için yardımcı bir abla çağırırdım. O kapı, cam, pencere vs temizlerken ben de tüm dolap içlerini siler, paklar, yeniden düzenlerdim. Sonuç istediğim, düzenli, tertipli evimde mutlu mesut yaşıyordum. 

Ta ki Deniz’e hamile olup da bebekten önce evimize yerleşen milyon tane eşyaya kadar… Önce park yatak, sonra beşik, sonra bebek arabasının ana kucağı, sonra oto koltuğunun bilmem nesi evde yerini aldı. Sonra paket paket bezler, bir oyuncakçı açabilecek sayıdaki oyuncaklar… Görüntüde hala düzenli gibi gözükse de evim ben öyle hissetmiyorum. Bazı dolapların kapaklarını açmaya korkuyorum çünkü içinden fırlayacak oyuncaklardan korkuyorum!!! Her şey neredeyse yeni ve gelecek kuşaklar için evin çeşitli noktalarında kullanılmayı bekliyor. Dönence, oyun halısı, hoppala, çıngıraklar, küvet, ana kucağı, beşik, bumbo vs vs. Suçu sadece oyuncaklara atmak da hata; eve bir şekilde gelen ıvır zıvır eşyalar, kullanılmayan ama dolapta yer işgal etmekten başka işlevi olmayan eşyalar, atmaya/vermeye kıyamadığım kıyafetler, evde giyerim diye ayırdıklarım, Deniz'in sakladığım giysileri vs.

Ne zamandır okumak istediğim, bloglardan özetini okuduğum, youtubedan videolarını izlediğim kitabı sonunda aldım ve okudum. Hem de bir günde! Okurken evden gideceklerin düşünüp mutlu oldum! Kafamda listeler yaptım. Şimdi hayalim bir an önce uygulamaya geçmek… 

Kitaptan satır başlarına gelirsek;

Toplama ve düzenleme işini sıra ile yapacaksınız. Sıralama şöyle: Kıyafetler, kitaplar, kağıtlar, ıvır zıvır, özel eşyalar, fotoğraflar vs…

Örneğin kıyafetler. Yazlık, kışlık, baza altı, askıdaki, kirli sepetindeki, tüm giysileri bir odanın ortasına toplayacaksınız. Evde tek bir parça giysi kalmamış olmalı. İlk etapta epey göz korkutucu bu yüzden; kıyafetleri sınıflandırın; üstler, altlar, takımlar, iç çamaşır, çorap, ayakkabı, çantalar. Yığının ortasına oturacak ve her birini tek tek elinize alacaksınız. Bu giysi bana haz veriyor mu? Mutlaka dokunacaksınız, hissedeceksiniz. Cevap hayırsa atın/bağışlayın/ihtiyacı olana verin! Yeni, hediye gelmiş, evde giyerim; hiç bir mazeret kabul etmiyor. Önemli nokta; Spark Joy! Evde giyerim dediğin bir çok şeyi hiçbir zaman giymiyorsun diyor. Kendinden örnek veriyor; kendi giymeyeceği kıyafetleri kız kardeşine verip kendi üstlenmesi gereken kararı kız kardeşine bıraktığını ve bunun çok sonra hata olduğunu kabul ediyor. Ve kendisi evde eskimiş giysileri giymediğini hatta çalışmaya gittiği evlerde de şık olarak çalıştığını söylüyor.

Bir gün okurum dediğin tüm kitapları ver diyor! Gerçekten okumayacağım kitapları verebilirim, ama kitaplarımı veremem! Fotoğraflar için de kendini mutlu hissetmediğin fotoğrafları at diyor; bu da benim için imkansıza yakın!

Atma işi bittikten sonra kalan her şey için bir yer bulacaksınız. O eşya hep orada duracak. Tüm kitaplar kitaplıkta, havlular tek bir yerde, kozmetikler aynı dolapta, oyuncaklar tek bir noktada, fotoğraflar tek bir kutuda vs. Böylece bir eşyayı aramak gibi bir zaman kaybından kurtulacaksınız diyor.

Her şeyi dik yerleştireceksiniz. 
Ayrıca çorapları iç içe geçirip top yapmak yok, katlayıp dik dörtgen yapacaksınız. Çorapların hem lastiği bozuluyor diyor, hem de onların da dinlenmesi gerek diyor.

En iyi saklama kutusu ayakkabı kutusudur diyor. Bir zamanlar çeşit çeşit saklama kutularından kendinin de aldığını fakat sonucun hüsran olduğunu söylüyor.

Eve girince evinizi selamlayın, o gün giymiş olduğunuz kıyafetleri, kullandığınız çantaya teşekkür edin, bu gün iyi iş çıkardın deyip yerine koyun.

Kitapta belki de en çok hoşuma giden şey, geçmişte kendi yaptığı hataları ve bunların sonuçlarını da gözlemleyip bize aktarması. Hatta ortanca çocuk olmanın zorluğunu, ailesiyle ilgili düşüncelerini, okulda tek başına sınıf ve dolapları topladığını anlatıyor. 

Ben bu kitabı çok severek okudum. Düzenli bir hayatı seviyorum. Her şeye yetişmeye çalışan ve yaptığım her şeyin en iyi şekilde olmasını istediğim bir yapım var! Biliyorum çoğu zaman bunu yapamasam da artık eskisi kadar yıpratmıyorum kendimi. Ama bu kitaptaki önerilerin hayatımı kolaylaştıracağını düşünüyorum. Teşekkürler Marie Kondo! 


“ Hangimiz dağınık değiliz ki? Evimiz, işyerimiz, hayatımız…. Peki derli toplu olmak bu kadar mı zor?
Saatlerinizi ayırarak topladığınız her yer kısa sürede yine mi dağılıyor? Belki de şimdiye kadar yanlış yöntemleri uyguladınız.
Japon temizlik ve organizasyon uzmanı Marie Kondo, "derleyip toplama" konusunda size yardımcı olmaya hazır. Üstelik kalıcı sonuçlar elde edeceğinizin garantisini veriyor. Marie Kondo, bu kitapta anlattığı yöntemler ve paylaştığı sırlarla sayısını kendisinin bile hatırlamadığı müşterilerinin hayatını değiştirdi. Şimdi sıra okuyucularında!
Bir balıkçı yaka siyah kazağı diğerinden nasıl ayırt edeceğinizi bilmek, çorapları doğru şekilde katlamak, saklama kutularını en etkili şekilde kullanmak… hayatınızda mucizeler yaratabilir. Hele fazlalıklardan kurtulmak… Kendinizi eskisinden çok daha huzurlu, mutlu ve enerjik hissetmenizi sağlayabilir. Denemeye başlayın… Hemen, şimdi!
(Tanıtım Bülteninden)”